GündemTurizm

ALAÇATI VE MAFYA!

Hürriyet gazetesinde bugün yayınlanan bir köşe yazısı gözüme çarptı. Alaçatı Mafya’ya Nasıl Teslim Oldu? Başlığı taşıyan bu yazıyı okudukça, yıllardır Alaçatı’da mekan işleten biri olarak vay beee demekten kendimi alamadım. Çünkü geçen 4 yıllık süreçte, bölgede adı geçen 2 aile ismini bende duymuş olmama rağmen, en yoğun dönemlerimizde bile herhangi bir mafya rahatsızlığı yaşamadığımızdan bana biraz tuhaf geldi. Peki Alaçatı gerçekten mafya’ya teslim oldu mu?

Bildiğiniz gibi son yılların en trend turizm beldelerinden biri olan Alaçatı, adeta Türkiye’nin İbizası gibi bir misyon üstlenmiş durumda. Her kaliteden yeme-içme ve eğlence mekanına sahip olan belde de her yıl ortalama 1 milyon insan tatil yapmaktadır. Bölgenin kısa sezonu ve kira fiyatlarının yüksekliği de genel olarak sunulan hizmetlerin tümünün fiyatlarını etkilemekte ve Alaçatı çok pahalı ve işletmeler para basıyor algısı yaratılmaktadır.

Halbuki durum pek de gerçekçi değildir. Para basan mekan sayısı genelin %10’luk bir kısmını kapsarken, kalan işletmeler kendi yağında kavrulan, 3 ay kazan 9 ay ye mantığı ile hayatlarına devam etmektedir. İşletme sahiplerinin bir kısmı Alaçatı’da ya da Çeşme’de ikamet ederken, çoğunluğu ise çevre illerden ve İstanbul’dan gelmektedir.

ALAÇATI’DA MAFYA

Bugün yaygın olarak akıllara gelen anlamı haricinde aslında “sicilya’yı fransız boyunduruğundan kurtarmak” anlamındaki italyanca cümlenin baş harflerinden oluşan bu kelime, bir mücadele parolasıdır aynı zamanda…
Günümüzde ise silahlı gücü de olan ve elde ettiği siyasi, ekonomik ve silahlı gücü kullanarak kendini devlet otoritesinin üzerinde gören her tür oluşum olarak karşımıza çıkmaktadır. Alaçatı’da dışarıdan bakan tüm bu gözler için ağız sulandıran, ihtişamlı ve zaptedilmesi gereken bir yer olarak görülüyor olabilir. Lakin gerçekler pek de öyle değil.

Yaklaşık 3 yıl Alaçatı’da yaşayıp, en yoğun caddesinde mekan işletmiş biri olarak söylüyorum. Alaçatı o kadar küçük ki, her 20 metreye bir polis memuru veya jandarma düşen, istediği anda polisin her türlü operasyonu yapabildiği ve mafya olarak tanımlayabileceğimiz gruplar için manevra kaabiliyetinin kısıtlı olduğu bir alandan bahsediyoruz. Alaçatı’da her işletme sahibi polis, jandarma ve devlet kurumlarını en başındaki insanlara kadar tanır, istediği zaman muhatap olabilir. Ayrıca bu kadar büyük paraların döndüğü bir bölgede iş yapan insanların da kendilerine has emniyet tedbirleri her zaman bulunur.

Bölgede birkaç aile isminin daha önce telaffuz edildiğini ben de duydum. Bunlardan bir tanesi SARAL ailesi ve geçtiğimiz yıllarda yanlış hatırlamıyorsam yapılan polis müdahalesi ile bölgedeki güçlerini kaybettiler. Bu aile dışında da o kadar aktif bir durum hiç duymadım.

Tabi bunları bir kenara bırakırsak, Alaçatı’daki tek sorun Mafya sorunu değil!

ALAÇATI VE UYUŞTURUCU!

Günümüzün belki de en büyük sorunlarının başında kuşkusuz uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşması geliyor. Köy içinde saat 04:00’e kadar hizmet veren gece mekanlarının yanı sıra Alaçatı Port’ta yer alan after mekanlar ile eğlenceyi sabahın ilk ışıklarına kadar sürdürmek mümkün. Elektronik müziğin, dj performanslarının ve festivallerin yaygın olduğu her bölgede olduğu gibi bu işletmelerin özellikle Port tarafındaki eğlence mekanlarının tuvaletlerindeki uzun kuyrukların sebebi de tam olarak bu!

YÖNETMEMEK Mİ, YÖNETEMEMEK Mİ?

Alaçatı’da yukarıda bahsettiğim türde mekanlar olduğu kadar, aile işletmesi olan ve işini doğru yapan mekanlarda çokça yer almaktadır. Bu işletmeler ne uyuşturucu kullanımına göz yumarlar, ne de belli bir amaçla mekanlara gelen kadın ve erkeklere hizmet verirler. Amaçları derli toplu işlerini yapmak ve ticaretin amacına hizmet etmektir. Kapısından geçtiğinizde bile o mekanın nasıl bir mekan olduğunu az çok anlarsınız…

Geçtiğimiz yıllarda çok sıkı polis denetimleri ile uyuşturucu ve kadın ticaretinin önüne geçilmek istendi. Öyle ki her işletmeye onlarca polis gelip hem GBT(Genel Bilgi Toplama) hem de evrak ve ses denetimleri yapılırken, bu denetimler hemen hemen hergün yapıldı. Bu durum öyle bir hal aldı ki artık işletmeler isyan noktasına geldiler. Burada yapılan en büyük hata, bataklığı kurutmak için dibini kurutman gerekir. Üstten aldığın azıcık bataklık çamurunun bataklığın tehlikesine ve gücüne bir etkisi olmaz. Hala aynı derecede öldürücü ve tehlikelidir.

ALAÇATI VE SES KİRLİLİĞİ

Evet basının da en çok haber yaptığı olumsuzluklardan biri hiç kuşkusuz ses kirliliğidir. Ve haklı oldukları taraf olduğu gibi aslında durum, kirliliğe sebep olan işletmelerin çokluğu ve sıklığı değil, idari makamların bu konuda hatalı kararlarının bir sonucudur. Geçtiğimiz yıllarda her işletme ses ruhsatı alabilir, istediği türde müzik yapabilir ve zaten sıkı olmayan denetimler sebebiyle istediği gibi at koşturabilir durumdaydı. Örneğin; aynı bahçe içerisinde hizmet veren iki işletmeye ses ruhsatı vererek o bölgede kirliliği sağlayan yine ruhsatı verirken bu durumu öngöremeyen ya da belediye kasasına girecek harç ücretinin düşünüldüğü durumlar da vardır. Aynı bahçe içerisinde iki işletmeye de ses ruhsatı verirseniz, bir de bu işletmelerden biri canlı müzik yapıyorsa, ister istemez diğerinin sesini bastırmak için ses seviyelerini makul boyutun çok ötesine çıkartmak zorunda kalacaktır. Bir arkadaşınızla sohbet ettiğinizi, arka planda da bir televizyonun son ses yayın yaptığını düşünün. Bu durumda televizyonun sesini kısamıyorsanız ne yaparsınız? İşte Alaçatı’da kirliliğin asıl sebebi budur. Tabii ki kalitesiz müziklerle Alaçatı’nın istediği ve beklediği yapıyı bozan, tahrip eden işletmeler de mevcuttur ama öncelikli sorun ruhsat dağılımındaki özensizliktir.

CORONA VE ALAÇATI

Nasıl bir döneme denk geldiysek, hem dünyanın savaşın eşiğinde olması hem de birkaç asırdır hiç olmadığı kadar büyük bir salgının yaşandığı bir dönemde hepimizin hayatları bir daha asla eskisi gibi olamayacak şekilde değişti. Hem ülkemizin içinde bulunduğu bir takım mücadeleler, hem de sosyo-ekonomik olarak bunaldığımız bugünlerde sırf turizm ve ekonomi biraz hareketlensin diye normalleşmek zorunda bırakıldık. Bu konuda devleti suçlamanın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta ekonominin gücü ve nüfusun gelir düzeyi düşükken yapılabilecek tek şey risk almaktır. Normalleşmenin hemen başlarında alınan kararla izin verilen yeme-içme işletmeleri belirli önlemlerle çalışmakta ve hem çalışanlarının hem de müşterilerinin sağlığı için sıkı tedbirler almak zorundadır. Alaçatı’da bu önlemlere uyan işletme sayısı bir hayli fazla. Bu konuda içiniz rahat olabilir.

SONUÇ :

Alaçatı’nın mafya’ya teslim olduğu şeklinde bir tespit bence abartılı ve gerçekle bağdaşmayan bir tespittir. Alaçatı uyuşturucuya teslim derseniz belki bir noktada soruna parmak basmış olabilirsiniz ama mafya konusu abartının ötesine geçmiyor. Geçtiğimiz günlerde bir beach club’da gerçekleşen hadise hepimizi derinden üzdü. Lakin ortaya çıkan ifadelere de baktığımızda birkaç farklı etken üzerinden konuya bakmak değerli bir çıkarım yapmamızı sağlayabilir. Ben işletme sütten çıkmış ak kaşıktır demiyorum. Geçtiğimiz yıl aynı işletmede ortaya çıkan müşteri dövme videosu hala gözlerimizin önünde. Bir kadının darp edilmesi ise asla kabul edilemez bir olaydır. Ama olayın içinden kötü kokular da almıyor değilim. Umarım olay bir an önce aydınlatılıp, suçlu ya da suçlular cezalandırılır.

Alaçatı mafyaya nasıl teslim oldu? Başlıklı yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yaman

Her ne kadar Turizm ile uğraşsam da web teknolojileri ve tarih konuları benim için kırmızı çizgiler :) Araştırmadan, okumadan ve öğrenmeden duramıyorum. Tabii öğrendikçe de burada paylaşmaya çalışıyorum...

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu